Günümüzde vitamin ve mineral eksikliklerinin birçok sebebi olabilir. Bu eksikliklerin yaygın nedenlerinden bazıları şunlardır; Beslenme alışkanlıklarının değişmesi, düzensiz beslenme, vejetaryen veya vegan beslenme, yetersiz güneş ışığı maruziyeti, emilim sorunları, diyabet veya kronik hastalıklar, bazı ilaçlar, yaşlılık ve aşırı alkol tüketimi.
Bu sebepler ve günümüzde toprakların verimsizliği vitamin ve mineral eksikliklerini yol açabilmektedir. Her ne kadar beslenme ile bu eksiklerin giderilmesi taraftarı olsak da bazı eksiklikler yaşanabilmekte ve gıda takviyeleri günlük yaşamda olumlu etkiler gösterebilmektedir.
İşte dışarıdan ek olarak alınabilecek en önemli 5 takviye:
1- D Vitamini:
D vitamini vücut tarafından güneş ışığı ile üretildiğinden, yetersiz güneş ışığına maruz kalmak D vitamini eksikliğine yol açabilir. Özellikle kış aylarında veya güneşsiz iklimlerde yaşayan kişilerde bu risk daha yüksektir. Ayrıca kapalı mekanlarda sürekli olarak zaman geçirmek veya güneşe çok az çıkma, D vitamini üretimini azaltabilir.
Yaşla beraber cildin D vitamini üretme kapasitesi azalabilir ve böbrekler D vitaminini daha az metabolize edebilir. D vitamini eksikliği genellikle kemik sağlığını olumsuz etkiler ve osteoporoz gibi kemik hastalıklarının riskini artırabilir.
D vitamini eksikliğinin belirtileri arasında kas ağrısı, yorgunluk, kemik ağrısı ve zayıf bağışıklık sistemi bulunabilir. Sağlıklı bireylerde D vitamini seviyelerini 40 ve üzerinde olmasını istesek de maalesef bu ve farklı sebeplerle günümüzde D vitamini seviyeleri 30’lu sayıları bile görmemektedir.
D vitaminin vücuttaki önemi yadsınamaz bu sebeple en önemli takviye edilmesi gereken vitamin D vitaminidir. D vitaminini takviye olarak D3 damla olarak ya da D3K2 formlarında kullanabilirsiniz. D vitamini vücutta depolanan bir vitamin olmasından kaynaklı takviye edilmeden önce mutlaka kandaki seviyeleri ölçülmelidir.
2- Magnezyum:
Endüstriyel tarıma geçişle birlikte Dünya genelinde yaklaşık 2 milyar insanda yani toplumun 3’te 1’inde magnezyum eksikliği görülmektedir. Magnezyum vücutta 300’den fazla enzimin çalışmasında rol alan bir mineraldir ve maalesef günümüzde eksikliği sıkça rastlanan bir durum haline gelmiştir.
Tarımın endüstrileşmesiyle beraber topraktaki verim azalmış ve yediğimiz besinlerdeki magnezyum seviyeleri düşmüştür. Bu sebeple magnezyum takviyelerinin önemi bizim için 2. Sırada yer almaktadır.
Magnezyumun bir çok takviye formu bulunmaktadır bu sebeple eksiklik belirtilerine ve ihtiyaca göre magnezyum formu seçilmeli ve doğru şekillerde kullanılmalıdır.
3- B12 Vitamini:
B12 vitamini, doğal olarak hayvansal ürünlerde bulunan bir vitamindir. Vegan veya vejetaryen bir diyet uygulayanlar, hayvansal gıdaları yeterince tüketmezlerse B12 vitamini eksikliği riski altındadırlar.
Sindirim sistemi rahatsızlıkları veya bağırsak problemleri, B12 vitamini emilimini engelleyebilir. Örneğin, çölyak hastalığı veya Crohn hastalığı gibi durumlar B12 vitamini eksikliğine yol açabilir.
Mide iç yüzeyindeki bezlerin zarar gördüğü durumlar ve özellikle uzun süreli mide asidini baskılayıcı ilaçlar (proton pompası inhibitörleri) veya metformin gibi diyabet ilaçları, B12 vitamini eksikliği riskini artırabilir.
B12 vitamini takviyesi kullanılacaksa mümkün olduğunca dil altı, tablet ve damla formlarında kullanılmalıdır. Ayrıca Adenozilkobalamin ve Metilkobalamin formunda tercih edilmelidir. B12 vitamininin aşırı eksik olduğu durumlarda kas içi enjeksiyonlarla yükleme dozları uygulanabilmektedir.
4- Omega-3
Omega-3 ve omega-6 yağ asitleri, vücut için önemli olan temel yağ asitleridir, ancak dengeli bir oranda alınmaları önemlidir. İdeal bir omega-3 ile omega-6 dengesi, vücut için en iyi sağlık sonuçlarını elde etmek için önemlidir.
Genellikle kabul edilebilir oran omega-3 yağ asitlerinin omega-6 yağ asitlerine göre daha fazla alınması gerektiğidir. Önerilen oranlar genellikle 1:1 ile 1:4 arasında değişir. Eski çağlarda hatta atalarımızda Omega-3 ve Omega-6 oranı 1:1 iken günümüzde Omega-3 fakirliğinden ve işlenmiş gıdaların tüketim sıklığının artmasından kaynaklı bu oran 1:10 hatta 1:14 oranlarına gerilemiş durumdadır.
Bu durum iltihabi ve kronik hastalıkları desteklemektedir. Bu sebeple haftada 2 gün balık tüketiminin mümkün olmadığı durumlarda Omega-3 takviyesini önermekteyiz. Mümkünse kullanılacak takviyedeki EPA+DHA 500 ve üzerinde olmalıdır.
Eğer kişinin hayvansal Omega-3 kaynaklarını düzenli bir şekilde tüketme şansı varsa takviye olarak almasına gerek yoktur. Unutulmamalıdır ki kalp damar hastalıkları, kronik inflamatuvar hastalıklar ve hipertansiyon tedavisinde Omega-3 önemli bir yere sahiptir.
5- C Vitamini
C vitamini (askorbik asit), vücut için hayati bir vitamin olan suda çözünen bir vitamindir. C vitamini, birçok önemli fonksiyona katkıda bulunur ve sağlık açısından birçok faydası bulunmaktadır. C vitamini günlük en az 80 mg ve en fazla 2000 mg kadar alınmalıdır.
Eğer sürekli olarak günde 1000 mg ve üzerinde C vitamini takviye alımı mevcutsa kişilerde böbrek taşı oluşma riski artmaktadır. Antioksidan kapasiteyi artırmak ve bağışıklık güçlendirmek amacıyla kullanılması gereken C vitamini dozu günlük 400-600 mg arasında olmalıdır.
C vitamini takviyesi gribal hastalıklara yakalanmamayı değil bu hastalıklarla savaşmak için antioksidan kapasiteyi artırmak için kullanılmalıdır. Ayrıca C vitaminini bağışık sistemi düşük bireylerde, cilt problemleri yaşayanlarda ve kronik yorgunluk belirtileri bulunan kişilerde 400-500 mg kadar günlük tüketimi önerilmektedir.
1000-2000 mg gibi dozlar kısa vadede bağışıklığı desteklemek için kullanılır, fakat uzun vadede kullanılmamalıdır. Ayrıca C vitamini hastalıklara karşı direnç kazanmak için yüksek dozlarda damar için yöntemlerle uygulanabilmektedir.