Şah damarları (Karotis arterler), beynimize oksijen ve besin taşıyan ana yollardır. Bu hayati damarların tıkanması veya daralması, maalesef, inme (felç) riskini beraberinde getirir. Ancak bu konuda halk arasında ve hatta bazı meslek çevrelerinde dahi süregelen bazı yanlış inanışlar bulunmaktadır. Bu yanlışlar, doğru tedaviye ulaşmayı geciktirebilir veya gereksiz riskler alınmasına yol açabilir.
Bu yazımızda, şah damarı tıkanıklığıyla ilgili en çok bilinen ve en tehlikeli olan üç yanlış bilgiyi ele alacak ve bu konudaki bilimsel gerçekleri ortaya koyacağız.
Yanlış 1: Şah Damarı Tıkanıklığı Her Zaman Ağrı Yapar
Pek çok insan, vücudun herhangi bir yerindeki ciddi bir damar sorununda, bölgede belirgin bir ağrı hissedeceğini düşünür. Ancak bu, özellikle şah damarları söz konusu olduğunda büyük bir yanılgıdır.
Doğrusu: Şah damarı tıkanıklığı veya ileri düzeydeki daralması genellikle ağrısızdır ve hiçbir erken belirti vermez.
Neden mi? Şah damarı tıkanıklığı genellikle damar duvarında yağ, kolesterol ve kalsiyum birikimi (ateroskleroz) sonucu yavaşça gelişir. Bu süreç, doğrudan bir sinir ucu uyarılmasına veya şiddetli, ani bir baskıya yol açmaz. Hasta, tıkanıklık kritik seviyeye ulaşana kadar veya daha da kötüsü, damardan kopan bir pıhtı beyne gidip geçici iskemik atak (GİA) veya inmeye neden olana kadar hiçbir şey hissetmeyebilir.
Bu durum, şah damarı hastalığını sinsi bir düşman yapar. Ağrı olmaması, hastalığın olmadığı anlamına gelmez. Bu yüzden, özellikle yüksek tansiyon, diyabet, yüksek kolesterol veya sigara kullanımı gibi risk faktörlerine sahip bireylerin düzenli olarak doktor kontrolünden geçmeleri ve gerekirse karotis ultrasonu (Doppler) yaptırmaları hayati önem taşır.
Yanlış 2: Tam Tıkalı Şah Damarına “Dokunulmaz” ve Açılmaya Çalışılmaz
Bu, belki de en karmaşık ve yanlış anlaşılan inanıştır. Metinde de belirtildiği gibi, “Tam tıkalı şah damarına dokunulmaz, çünkü dolaşım yer değiştirmiştir” fikri, kısmen doğru bir gözleme dayanmakla birlikte, genel geçer bir kural olarak kullanıldığında tehlikelidir.
Doğrusu: Tam tıkanıklık (total oklüzyon) durumunda cerrahi veya girişimsel tedavi kararı, tıkanıklığın ne zaman gerçekleştiğine, hastanın belirtilerine ve beyin kan akışının yedeklenip yedeklenmediğine bağlı olarak dikkatle verilmelidir, ancak “kesinlikle dokunulmaz” diye bir kural yoktur.
Peki Yanlış Nereden Çıkıyor?
Tam tıkanıklık geliştiğinde, vücut doğal bir savunma mekanizması olarak kollateral dolaşım denilen yedek damar yollarını (özellikle Willis Poligonu üzerinden) kullanmaya başlar. Yani, beyin, tıkalı şah damarının getiremediği kanı, diğer şah damarından veya omurilik arterlerinden (vertebral arterler) alarak hayatta kalır. Metinde geçen “dolaşım yer değiştirmiştir” ifadesi, bu kollateral dolaşımın kurulmuş olmasını ifade eder.
Neden Açmaya Çalışmak Riskli Olabilir?
- Pıhtı Atma Riski: Kronik (uzun süredir) tam tıkalı bir damarı açmaya çalışmak, damarın içindeki eski, sertleşmiş pıhtının parçalanmasına ve açılma işlemi sırasında sürekli olarak küçük parçaların (embolilerin) beyne atılmasına neden olabilir. Bu durum, anında inmeye yol açar. Metin bu riski çok keskin bir şekilde vurgulamaktadır: “Zarar verme ihtimaliniz var demiyorum, zarar verirsiniz.” Bu, kronik tam tıkanıklıklarda sıkça karşılaşılan bir risktir.
- Yedek Dolaşımın Bozulması: Nadiren de olsa, cerrahi girişim sırasında tam tıkanmış bölgedeki kollateral kan akışı geçici olarak bozulabilir, bu da beynin o anki kan akışını tehlikeye atar.
Ancak Dokunulmaz Kuralının İstisnaları
- Akut Tıkanıklık: Eğer tıkanıklık yeni (akut) ise ve inme henüz tam olarak gelişmemişse, erken dönemde (genellikle ilk 6-24 saat içinde) uygulanan trombolitik tedavi (pıhtı eritici) veya trombektomi (pıhtı çıkarma) gibi acil girişimler hayat kurtarıcı olabilir.
- Kan Akışını Yeniden Sağlama: Bazen, özellikle diğer şah damarı da risk altındaysa veya kollateral dolaşım yetersizse, doktorlar hastanın beyin kan akışını artırmak için riskleri göze alarak tıkanıklığı açmayı düşünebilirler. Ancak bu, çok nadir ve özel merkezlerde yapılan bir karardır.
Sonuç: Kronik (eski) tam tıkanıklıklar için metindeki uyarı büyük ölçüde doğrudur ve bu damarların açılması genellikle inme riskini artırdığı için önerilmez. Ancak bu, tıbbi bir kuraldan çok, inme riskini en aza indirme ilkesinden kaynaklanan bir yaklaşımdır.
Yanlış 3: Her Daralma Ameliyat Gerektirir
Şah damarındaki daralma (stenoz) tespit edildiğinde, hastalar hemen ameliyat edilmeleri gerektiğini düşünürler.
Doğrusu: Şah damarı daralması için tedavi kararı, daralmanın yüzdesine, hastanın belirti gösterip göstermediğine (semptomatik olup olmadığına) ve genel sağlık durumuna bağlıdır.
Tedavi Kriterleri:
- Belirti Göstermeyen Hastalar (Asemptomatik): Daralma genellikle %70’in altında ise ameliyat veya stentleme önerilmez. Bu hastalar için ilk tercih, agresif tıbbi tedavi (kan sulandırıcılar, kolesterol düşürücüler ve tansiyon kontrolü) ve düzenli takiptir. %70 ve üzeri daralmalarda ise inme riskini azaltmak için girişim düşünülebilir.
- Belirti Gösteren Hastalar (Semptomatik): Hasta daha önce GİA veya inme geçirmişse, daralma genellikle %50 ve üzeri olduğunda, beyni korumak için en kısa sürede Karotis Endarterektomisi (CEA – damar içindeki plağın çıkarılması) veya Karotis Stentleme gibi bir girişim önerilir. Bu hastalarda risk, belirti göstermeyenlere göre çok daha yüksektir.
Unutulmaması Gereken: Tıbbi tedavi, cerrahi veya stentlemenin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. En başarılı cerrahi müdahaleden sonra bile, hastanın risk faktörlerini kontrol altına alması gerekir.
Sonuç ve Önemli Çıkarımlar
Şah damarı tıkanıklığı, sessizce ilerleyen ancak yıkıcı sonuçlar doğurabilen ciddi bir hastalıktır.
- Ağrı Yokluğu: Ağrı olmaması, hastalığın olmadığı anlamına gelmez. Risk faktörleriniz varsa kontrol yaptırın.
- Tam Tıkanıklık: Kronik tam tıkanıklıklara genellikle müdahale edilmez çünkü açma girişimi, var olan kollateral dolaşıma zarar verip beyne pıhtı atarak inmeye neden olabilir. Bu, hekimlerin inme riskini yönetmek için aldığı bir karardır.
- Ameliyat Kararı: Tedavi kararı, daralmanın yüzdesi ve hastanın semptom verip vermemesine bağlıdır. Yüzde 50’nin altındaki daralmalar için genellikle agresif tıbbi tedavi yeterlidir.
Bu hayati konular hakkında doğru bilgiye sahip olmak, hem hastaların hem de yakınlarının doğru zamanda doğru kararı vermesi için kritik öneme sahiptir. Unutmayın, damar sağlığınız, beyin sağlığınız demektir.

