Hipertansiyon, yani yüksek tansiyon, kan damarlarındaki basıncın normalden daha yüksek olduğu bir tıbbi durumdur. Günümüzde görülme sıklığı çocukluk çapına kadar düşen bu hastalığa neden olan birçok durum bulunmaktadır.
Tansiyon hastalığının sebeplerini değerlendirmeden önce primer ve sekonder hipertansiyon terimlerini inceleyelim:
Primer (Esansiyel) Hipertansiyon: Bu, hipertansiyonun en yaygın türüdür ve genellikle herhangi bir belirgin nedenle ilişkilendirilemez. Genetik faktörler, yaş, beslenme, fiziksel aktivite seviyesi ve diğer çevresel etkenler bu tür hipertansiyonun gelişimine katkıda bulunabilir.
Multi faktörel dediğimiz çoklu sebeplerden oluşan esansiyel hipertansiyon, yüksek tansiyon hastalığının %95’lik kısmını kapsamaktadır.
Sekonder Hipertansiyon: Bu tür hipertansiyon, belirli bir nedenle ilişkilendirilebilen bir durumun sonucu olarak ortaya çıkar. Örneğin böbrek hastalıkları, atar damar hastalıkları, hormonal bozukluklar, adrenal bez sorunları veya bazı ilaçlar nedeniyle gelişebilir.
Sekonder hipertansiyon altta yatan hastalığın tedavi edilmesiyle birlikte ortadan kalkabilmektedir. Bu tip hipertansiyon yüksek tansiyon hastalığının %5’lik bir kısmını kapsamaktadır.
Esansiyel (Primer) Hipertansiyonun en sık 7 nedeni:
1- OBEZİTE:
Obezite, vücutta fazla yağ dokusu birikimi ile karakterize metabolik bir durumdur. Aşırı yağ dokusu inflamasyona yol açabilir, bu durum damar yapısının bozulmasına ve kan basıncını artmasına neden olur.
Aşırı kilolu veya obez bireylerde, kılcal damar uçlarındaki basınç artar. Kılcal damarlar vücudu daha iyi kaplamak için yeni kılcal damar ağı üretmeye başlar ve bu yeni kılcal ağı üretimi hem kılcal damar uçlarındaki basıncı hem de damar sertleşmesine yol açabilir.
Yani obezite tek başına bir hipertansiyon nedenidir ve bu kişilerde kilo kontrolü sağlanmalıdır. Obezite Dünya genelinde hipertansiyonun en sık nedenlerinden biridir.
2- İNSÜLİN DİRENCİ:
İnsülin direnci, vücudun insülin hormonuna normalden daha az yanıt verdiği bir durumu ifade eder. İnsülin direnci ve obezite arasında sıkı bir ilişki vardır, fakat insülin direnci nadir de olsa kilolu olmayan bireylerde de görülebilir.
İnsülin direnci hipertansiyonun en sık nedenlerinden biridir. Bu durumun sebepleri arasında stres, hareketsizliğe bağlı kortizol üretiminin yükselmesi ve stresle baş etme yöntemlerinde yetersizlik yer alabilir.
Sonuç olarak, sürekli kortizol yüksekliğinde vücut daha fazla insülin üretmeye başlar, bu da kan şekerini düşürmeye çalışır. Uzun vadede, bu artan insülin üretimi, pankreasın yorulmasına ve insülin üretiminin azalmasına yol açabilir.
Bu durum da yüksek karbonhidrat tüketimine yol açar ve bu durumda vücutta fazla su ve tuz tutulumuna yol açar. İnsülin direnci ve hipertansiyon bireylerde beraber ortaya çıkabilir. Bu durumda sevinilmesi gereken konu insülin direnci tedavi edildiğinde tansiyon da normal seviyelere inmesidir.
3- HAREKETSİZLİK:
Hareketsizlik günümüzde çalışma şartlarının değişmesiyle sıklıkla home-office çalışan bireylerde hipertansiyonun en önemli nedenlerindendir.
Fiziksel aktivite, kalp sağlığını ve dolaşım sistemini destekler, kan damarlarını genişletir ve kan basıncını kontrol altında tutmaya yardımcı olur. Düzenli fiziksel aktivite yapmayan bireylerde hipertansiyon riski artar.
Ayrıca hareketsiz bireylerde serotonin, endorfin ve dopamin mutluluk ve keyif hormonlarının seviyesi azalır ve bu durum stres yönetiminde başarısızlık, anksiyete gibi sorunları beraberinde getirebilir.
Egzersiz anında tansiyonun yükselmesi normal bir durum olsa da düzenli yapılan egzersizler tansiyonun düzenlenmesine yardımcı olmaktadır. Düzenli fiziksel aktivite yapmayan bireylerde hipertansiyon riski artar
4- SİGARA VE ALKOL:
Sigara ve alkol tüketimi genellikle beraber kullanılsa da hipertansiyon için etki mekanizmaları farklıdır. Yüksek alkol tüketimi karaciğer üzerinden oksidasyon mekanizmalarını etkileyerek vücutta serbest oksijen radikallerin birikmesine neden olur.
Ayrıca yüksek alkol tüketimi insülin direncine ve karaciğer yağlanmasına yol açarak damar sertleşmesine bağlı hiper tansiyona neden olabilir. Sigara ise direkt serbest oksijen radikallerinin vücuda alınmasına yol açarak damar hasarı oluşturur ve dokuların beslenmesini engelleyerek yüksek basınca ve hipertansiyona neden olmaktadır.
Sigara tüketimi kısa vadede anlık olarak tansiyon düşüklüğüne neden oluyor gibi görünse de uzun vadede tek başına hipertansiyon nedenidir diyebiliriz. Alkol ve sigara tek başına hipertansiyon nedenlerinden biridir.
5- STRES:
Stres anında, vücut “savaş ya da kaç” tepkisini tetikler. Bu tepki sırasında, kalp hızı ve kan basıncı artar, kaslar gerginleşir ve vücut enerjiyi hızla serbest bırakır.
Bu, vücudu tehlike anında harekete geçirmek için gereklidir. Ancak, bu tepki uzun süre devam ederse veya sürekli olarak tekrarlanırsa, kan basıncı yüksek seviyelerde kalabilir. Kronik (uzun süreli) stres, vücudun sürekli olarak yüksek seviyelerde kortizol ve diğer stres hormonları üretmesine neden olabilir.
Bu hormonlar, kan damarlarını daraltarak kan basıncını artırabilir. Ayrıca, stres, kişinin sağlıksız alışkanlıklara (örneğin, düzensiz beslenme, sigara içme, aşırı alkol tüketme) başvurmasına neden olabilir, bu da hipertansiyon riskini artırır.
Stres de sigara gibi tek başına bir hipertansiyon nedenidir. Stresle baş etme yöntemleri geliştirilmeli, stres yönetiminde yetersiz kalınan panik atak gibi psikolojik alt yapıya sahip durumlarda uzman desteği alınmalı ve hareket artırılmalı, gerekirse ağırlık antrenmanları yapılmalıdır.
Stres vücuttaki inflamasyonun en büyük tetikçilerinden biridir ve uzun vadede damar yapısını bozarak başta hipertansiyon olmak üzere birçok hastalığa neden olabilir.
6- İLAÇLAR:
Bazı ilaçlar, tansiyonu yükseltebilecek yan etkilere sahip olabilir veya tansiyonu yükselten bir etki yaratabilir. Bu ilaçlar arasında en sık astım ilaçları, ağrı kesiciler, kortizoller ve bazı psikiyatrik ilaçlar yer alır.
Astım ilaçları bronşları açarken damar kasılmalarına yol açabilir ve nabızla beraber tansiyonu artırabilir. Kortizol ilaçları vücutta tuz tutulumuna neden olur ve bu durumda tansiyonu yükseltebilir.
Ağrı kesiciler vücutta su ve tuz tutulumuna neden olur ve bu durumda da tansiyon yüksekliği görülebilir. Uzun süreli ve yüksek dozlarda ağrı kesici ilaçlar önerilmezken ülkemizde ağrı kesici kullanımı maalesef ki çok yaygın bir hal almış durumdadır.
Kronik ağrı problemlerinde ve psikiyatrik hastalıklarında mutlaka hekim iş birliği yapılarak birey için en doğru ilaç seçimi ve kullanımı belirlenmelidir.
7- TUZ:
Tuz tüketimi hipertansiyon hastalığının en sık nedeni olarak bilinse de altta yatan insülin direnci, yüksek karbonhidrat tüketimi, yüksek stres ve sigara-alkol tüketimi olmadığı sürece vücuttan tuz atılımı normal bir şekilde gerçekleşmektedir.
Tuz tüketiminin aşırı olması ise hiper tansiyonun en sık nedenlerinden biridir. Çünkü toplum olarak yüksek tuz tüketimine sahibiz ve bu durum damarlarda kalsiyum ve sodyumun yer değiştirmesine neden olmaktadır.
Yüksek sodyum ve kalsiyumun vücuttan atılım mekanizmasında sorun olduğu durumlarda da hipertansiyon oluşabilir. Sodyum, vücutta su tutulumunu artırabilir. Bu, dolaşan kan hacmini artırarak kan basıncını artırır. Damarlardaki fazla sıvı, kalp üzerine daha fazla stres uygular.
Kalsiyum ve sodyumun kanda yükselmesi durumunda damar sertliği oluşabilir ve hipertansiyon gelişebilir. Günlük tuz tüketim miktarı 5 gramı geçmemelidir fakat bu ülkemizde 20 gram civarındadır.
Hipertansiyonun en sık 7 nedenini okudunuz. Eğer bu sebepleri yöneterek yaşam tarzınızı değiştirirseniz genetik faktörlerinde bağlı riskin önüne geçmiş olursunuz.
Hipertansiyon tedavisinin yaklaşık %90’ı yaşam tarzı değişiklikleridir. Hipertansiyonu tanıyor ve nedenlerini biliyorsanız ondan korkmanıza gerek yoktur.